7/15/2023
Cengiz C. Mataracı

Sürekli Yolda Olmak

post image “Have we not the same reason to trace that ideal world into another ideal world, or new intelligent principle? But if we stop, and go no further; why go so far?” diyor David Hume. Türkçesi ile ünlü sözünü çevirecek olursak “Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?” En çok sevdiğim ve hayat felsefem haline gelen sözdür. Gerçekten de istediğimiz şey bir amaca ulaşmak mı hedefimiz yoksa o amaç uğruna çalışmak mı?

Oruç Aruoba Yürüme kitabında şöyle diyor: “Önemli olan, bir yerde bulunmak değil, bulunduğu yerin bilincinde olmaktır; aynı şekilde, yolda olmak değil, yürüdüğü yolun bilincinde olmak.” Yine kendisine mi ait emin değilim fakat şöyle bir söz de hayatımda oldukça yer eden sözler arasında: “Yolda olmak eve varmaktan daha güzel” Buna birkaç açıdan bakabiliriz. Eve varmanın getirdiği o güzel heyecan, o sıcak hissi eve varmak değil, eve giderken yolda olmak sağlar. Çünkü yoldayken var olan tutku eve varınca kaybolabilir. -ki çoğunlukla kaybolur- Bunu tekrar yaşamadığınız sürece o duygu gizlenir.

Buna mülakatlar üzerinden bakalım. Kişinin kendini en çok zorladığı, en çok geliştirdiği zamanlardan biridir mülakat zamanları. Stresli, sonunu bilemediğiniz bir yolculuk. O yola girdikten sonra daha önce deneyimlemediğiniz duygu ve durumlar yaşayabilirsiniz. Sık sık mülakata giren biriyseniz bunlar size tanıdık gelecek ve bu yolda daha kolay yürüyeceksiniz. Fakat sonucunda o süreç bittiğinde, o işi aldığınızda burada yaşadıklarınız bir anı olarak kalacak, tutku ve his yok olacak. Ta ki bir sonraki sürece kadar. Burası tabii ki işin stresli kısmı.

Hayatımızda gerek işimiz olsun, gerek ilişkimiz, ailemiz olsun, gerekse mental-fiziksel sağlığımız olsun hep bir yolculuktayız. Kendimize verdiğimiz değer ne kadar değişkenlik gösterirse yolculuğumuz da o kadar zorlaşıp kolaylaşabiliyor. Kişisel gelişim tekniklerine vs çok fazla inanmayan bir insan olarak son zamanlarda pozitif dil ve davranışların insan üzerinde bıraktığı etkileri birincil gözden görüyorum. Ben kendime ne kadar kötü davranırsam, ne kadar zalimleşirsem yürüdüğüm yol da o kadar dikenli olmaya başlıyor. Tabii ki iş yapılacak, tabii ki yaşanacak bir hayat var fakat bunu gülerek, zıplaya hoplaya koşar adım yapmak var, bir de kendi seçimlerim yüzünden sarp bir patikaya düşüp oradan sağ çıkmaya çalışmak var. Bu benim elimde olsun olmasın, yapabileceğim bir şey illaki var.

Feedback kültürüne çok inanan ve fırsat buldukça etrafımdaki herkese feedback vermeye çalışan bir insanım. Fakat son zamanlarda bunu asla kendime yapmadığımı fark ettim. Yapsam da hep eski hatalarımı önüme serip onlardan bir seçki ile yeni kararlarımı veriyordum. Artık biraz daha verdiğim her kararın, yaptığım her şeyin yeni bir temel üzerine oturmasına dikkat ediyorum. Çünkü her yeni karar, yeni bir yol ayrımı demek.

Yazının sonuna geldiğimizde elimizde en başta söylediğimiz hatta başlığa da yazdığım durum kalıyor; yolda olmak. Yolda olduğunu fark etmek ve sonucu değil süreci düşünmek. Yolda ne kadar iyiyseniz vardığınız yeri de o kadar hak edersiniz, belki de onunla mutlu olursunuz. Kendinize iyi bak ve kendi yolunuzun farkında olun!